İnsanlık tarihi boyunca ölümden sonraki hayat üzerine birçok düşünce üretilmiştir. Reenkarnasyon inancı da bu düşüncelerden biridir. Reenkarnasyon, Hinduizm, Budizm ve Jainizm gibi Doğu dinlerinde ortaya çıktığı bilinmektedir. Ancak aynı zamanda Antik Yunan, Mısır ve Fars mitolojilerinde de benzer bir inanç vardır.
Hinduizmde reenkarnasyon, karmik döngüye bağlıdır ve bir kişinin geçmiş yaşamlarındaki eylemlerine bağlıdır. Karma, bir kişinin geçmişteki eylemlerinin şimdiki yaşamına yansımasıdır. Hinduizm’deki karmik döngüye göre, bir kişi gelecekteki hayatında da aynı karmik sonuçlarla karşılaşacaktır. Hinduizmde, dharma (yaşamın doğru yolu) ve moksha (ruhun kurtuluşu) reenkarnasyonun amaçlarıdır.
Budizmde, reenkarnasyon samsara olarak bilinen sonsuz bir döngüdür. Bir kişi Nirvana’ya (kurtuluş) ulaştığında samsaradan kurtulur. Jainizm’deki reenkarnasyon ise karma ile bağlantılıdır ve moksha (ruhun özgürleşmesi) da aynı şekilde bir amaçtır. Batı kültüründeki modern reenkarnasyon inancı ise Theosophy öğretisiyle tanıtılmıştır. Bu öğretiye göre, herkesin birçok hayatı ve her hayatın bir amacı vardır.
Reenkarnasyon Nedir?
Reenkarnasyon, bireyin ölümü sonrasında ruhunun yeniden bir bedene geçeceği inancına dayanmaktadır. Hinduizm, Budizm ve Jainizm gibi Doğu dinleri de bu inanca sahiptir. Ancak, Batı kültüründe de modern reenkarnasyon inancı ortaya çıkmıştır. Doğu ve Batı kültürlerinde bu inancın farklı versiyonları vardır.
Reenkarnasyon, Hinduizmde karmik döngüye ve geçmiş yaşamlardaki eylemlere bağlıdır. Budizmde ise, samsara adı verilen sonsuz bir döngüye sahiptir ve Nirvana’ya ulaşmak samsaradan kurtulmak anlamına gelir. Jainizmde ise, reenkarnasyon da karma ile bağlantılıdır ve ruhun özgürleşmesi, yani moksha da hedeflerdendir.
Batı kültüründe, Antik Yunan, Mısır ve Fars mitolojilerinde de reenkarnasyon inancına rastlanır. Modern reenkarnasyon inancı ise, 19. yüzyılda Batılı toplumların Doğu felsefesi ile tanışmasından sonra ortaya çıkmıştır. Theosophy öğretisi de Batı toplumlarına bu inanca yönelik bir tanıtım yapmıştır. Bu öğretiye göre, herkesin birçok hayatı ve her hayatın bir amacı vardır.
Reenkarnasyonun Tarihi
Reenkarnasyon inancı, Doğu kültürlerinde ortaya çıkmış olsa da, aynı zamanda Antik Yunan, Mısır ve Fars mitolojilerinde de bulunabilir. Hinduizm, Budizm ve Jainizm gibi Doğu dinlerinde reenkarnasyon felsefesi, bir kişinin öldükten sonra ruhunun başka bir bedende yeniden doğacağına inanılan, dairesel karmik bir yapıya dayanır.
Doğu dinlerinde, reenkarnasyon inancı karma, dharma ve moksha gibi kavramlarla bağlantılıdır. Hinduizm’de reenkarnasyon, bir kişinin geçmiş yaşamlarındaki eylemlerine bağlı olarak karmik döngüde yeniden doğacağına inanılır. Buna göre, moksha (ruhun özgürleşmesi) elde edilince kurtuluşa erişilir. Budizm’de ise samsara adı verilen sonsuz bir döngüde yeniden doğum ve ölüm yaşanırken, Nirvana’ya ulaşılınca bu döngüden kurtulunur.
Reenkarnasyon inancı, Doğu dinlerinin yanı sıra Antik Yunan, Mısır ve Fars mitolojilerinde de yer almaktadır. Batı kültüründe ise modern reenkarnasyon inancı, 19. yüzyılda Batılıların Doğu felsefesiyle tanışmasından sonra ortaya çıkmıştır. Bu inanca özellikle Theosophy adı verilen bir öğreti sistemi ile ilgi artmıştır.
Hinduizm’deki Reenkarnasyon
Hinduizmde reenkarnasyon inancı, karmik döngüye bağlıdır ve bir kişinin geçmiş yaşamlarındaki eylemlerine bağlıdır. Hinduizmde her canlı varlık, bir önceki hayatından kalan karmik etkileri taşır. Bir kişi öldüğünde, ruhu yeniden doğar ve yeni bir bedene girer. Ruhun yeni bedenindeki yaşamı, kişinin önceki hayatındaki eylemlerine, yani karmasına bağlıdır.
Örneğin, eğer bir kişi önceki yaşamında kötü eylemlerde bulunmuşsa, karması kötü olacak ve yeni hayatında birçok zorlukla karşı karşıya kalacaktır. Diğer yandan, eğer bir kişi önceki hayatında iyi eylemlerde bulunmuşsa, karması iyi olacak ve yeni hayatında daha kolay bir hayat sürecektir.
Hinduizmdeki reenkarnasyon inancı, karmik döngüye bağlıdır ve bir kişinin karmik döngüden kurtulması ve moksha, yani ruhun özgürleşmesi için doğru yolu (dharma) takip etmesi gerekir. Dharma, doğru davranışlar, dürüstlük, sadakat ve bağlılık gibi değerleri içerir. Dharma’nın takip edilmesi, kişinin karmik döngüden kurtulmasına yardımcı olur ve en sonunda moksha’ya ulaşır.
Karma Nedir?
Karma bir kişinin geçmişteki eylemlerinin şimdiki yaşamına yansımasıdır. Hinduizm’deki karmik döngüye göre, bir kişi eylemlerinin sonuçlarına göre doğru bir beden ve ortama doğar. Yapılan iyi veya kötü eylemler sonucunda oluşan karma, önceki hayatın sonuçlarına göre kişinin yeni bir doğumda yeniden yaratılır.
Bu döngüde, kişinin doğduğu beden ve yaşadığı çevre, kişisel eylemlerinin kaçınılmaz bir sonucudur. İyi bir eylem sonucunda, kişi bir sonraki hayatında iyi bir yaşam sürebilirken, kötü bir eylem sonucunda bir sonraki hayatında zorlu bir yaşam sürebilir. Bu nedenle, Hinduizm’de doğru eylem, düzgün yaşam tarzı ve doğru niyetlere dayalı mükemmel bir yaşam tarzı önerilir.
Hinduizmde karma, kişinin kendisine, topluma ve doğaya doğru eylemler yapmasını vurgular. Kişinin eylemlerinin doğru sonuçlarını alarak karmayı bozmaması, tüm hayatlarındaki refah için önemlidir. Bu nedenle, Hinduizmin önemli bir öğretisi, doğru eylemler yoluyla ruhun özgürleşmesidir.
Dharma ve Moksha
Hinduizm’in reenkarnasyon inancında, dharma ve moksha hayatın anlamlarını tanımlamaktadır. Dharma, bir kişinin yaşam amacını ve doğru yolu belirlerken, moksha ise ruhun kurtuluşudur.
İnanışa göre, kişi birçok farklı yaşamda reenkarnasyon geçirir. Bu kadar çok hayatın amacı, karma’nın etkisini nötralize ederek moksha’ya ulaşmaktır. Moksha’ya ulaşmak için kişinin dharma kavramına uygun yaşaması gerekmektedir. Dharma, kişisel sorumlulukların yerine getirilmesini sağlarken aynı zamanda sosyal ve ahlaki prensipleri de kapsar.
Moksha’ya ulaşmak, bir kişinin ruhuna özgürlük ve sonsuz mutluluğu kazandırır. Bu inanca göre, reenkarnasyon döngüsü, moksha’ya ulaşıp ruhun özgürleşmesiyle son bulur.
Dharma ve moksha inanışları, Hinduizm’deki reenkarnasyon kavramının önemli bir parçasıdır ve birçok Hindu tapınağında bu konular tartışılmaktadır.
Budizm’deki Reenkarnasyon
samsara olarak bilinen sonsuz bir döngüdür. Bir kişinin önceki yaşamlarındaki eylemleri, onun gelecekteki hayatını belirler. Budizmde reenkarnasyonda amaç, samsaradan kurtulmaktır. Bir kişi Nirvana’ya (kurtuluş) ulaştığında, samsaradan kurtulur ve reenkarnasyonun döngüsünü kırar. Budizm’in öğretisine göre, bir kişinin kurtuluşa ulaşabilmesi için, dünya kaynaklı arzularından vazgeçmesi gerekmektedir. Böylece kişi karmik döngüden kurtulur ve Nirvana’ya yükselir. Budizmde reenkarnasyon, Hinduizmdeki gibi bir ceza ya da ödül sistemine dayalı değildir. Bunun yerine, reenkarnasyon, kişinin geçmiş hayatındaki eylemlerinin sonucudur. Bir kişi iyi eylemlerde bulunursa, gelecekteki hayatında iyi bir ruh haline sahip olacaktır. Budizmde reenkarnasyon inancı, diğer Doğu dinlerinde olduğu gibi, hâlâ birçok kişi tarafından takip edilmektedir.
samsara
Samsara, Budizm’in reenkarnasyon inancının ana unsurlarından biridir. Samsara, bir kişinin ölümünden sonra bedeninin ölümsüz ruhunun yeniden doğuşu anlamına gelir. Bu süreç sonsuz bir döngüye benzemektedir ve bir kişi, bu döngüde farklı bedenlerde farklı yaşamlar yaşamaktadır.
Budizm inancına göre, samsara bir acılar dünyasıdır ve insanlar bu dünyada acı çekerler. Samsara’yı kırmanın tek yolu, Nirvana’ya ulaşmaktır. Nirvana, Budizm’deki kurtuluş durumudur ve herhangi bir acı veya sıkıntı içermeyen bir sonsuzluk halidir. Bir kişi Nirvana’ya ulaştığında, samsaradan kurtulur ve artık tekrar reenkarnasyona uğramaz.
Budizm’deki reenkarnasyon inancında, samsara’da hangi bedende doğulacağı ve ne tür bir yaşam yaşanacağı, bir kişinin önceki yaşamlarındaki davranışlarına bağlıdır. Olumlu davranışlarda bulunmak, Nirvana’ya daha hızlı bir şekilde ulaşmaya yardımcı olurken, olumsuz davranışlar samsara’da daha fazla acıya neden olabilir.
olarak bilinen sonsuz bir döngüdür. Bir kişi Nirvana’ya (kurtuluş) ulaştığında, samsaradan kurtulur.
Budizmde reenkarnasyon, samsara olarak bilinen sonsuz bir döngüdür. Samsara, acı, ızdırap ve mutluluğun birbirini takip ettiği bir süreçtir. Bu süreçte bir kişi, geçmiş yaşamlarındaki eylemlerine bağlı olarak yeni bir bedene yeniden doğar. Ancak, Budizmdeki amaç, samsaradan kurtulmaktır.
Bu kurtuluşa Nirvana denir. Nirvana’ya ulaşmak için, kişi Dört Nefretten, yani kibir, cehalet, açgözlülük ve öfke gibi negatif duygulardan kurtulmalıdır. Ardından, Doğru İnanç, Doğru Düşünce, Doğru Söylem, Doğru Eylem, Doğru Yaşam, Doğru Çaba, Doğru Zihin ve Doğru Uygulama gibi Sekiz Yoldan ilerlemelidir.
Budizm’deki reenkarnasyon inancının bir özelliği de, bir kişinin tekrar doğuşunu hesaplamak için doğum haritalarını kullanmamasıdır. Bunun yerine, reenkarne olan kişinin davranışlarının sonucunu bulmak için mevcut hayatında nasıl bir karmaya sahip olduğuna bakarlar.
Jainizm’deki Reenkarnasyon
karma ile bağlantılıdır ve moksha (ruhun özgürleşmesi) da aynı şekilde bir amaçtır. Jainizmde karma, bir kişinin geçmişteki eylemlerinin sonuçlarıdır ve moksha, karmik döngüden kurtulmayı ifade eder. Jainistler, karmayı temizlemek için zorlu bir süreç olan asketik uygulamaları uygularlar ve bu sayede mokshaya ulaşmayı hedeflerler. Jainistlere göre, reenkarnasyon döngüsünden kurtulma, özgürleşme ve sükunetin bulunması için gerekli olan ruhani bir hedeftir. Jainistler, daha sonra diğer hayvanların varlığına da yeniden doğabileceklerine inanırlar, bu da Jainizm’in farklı kültürlerde görülen reenkarnasyon inançlarından biri olduğunu gösterir.
karma
Karma, Hinduizm’deki reenkarnasyon inancının en temel unsurlarından biridir. Bu kavram, bir kişinin geçmişteki eylemlerinin şimdiki yaşamına yansımasıdır. Hinduizm’deki karmik döngüye göre, bir kişinin gelecekteki hayatında da aynı karmik sonuçlarla karşılaşacağına inanılır. Karma fikri, insanların özgür iradelerine göre davrandıkları ama eylemlerinin sonuçlarına katlanmak zorunda oldukları anlamına gelir. Kısacası, insanların yapacakları her eylemin bir sonucu olduğunu ve bu sonucun da yaşamları boyunca etkili olacağını söyler. Bu nedenle, Hinduizm’de insanlar, doğru eylemlerde bulunarak iyi bir karmik çevre oluşturmaya çalışırlar. Bu çevrenin sayesinde gelecekte daha iyi sonuçlara sahip olacaklarını düşünürler. Böylece, kişinin tekrar doğum döngüsünden kurtulması ve ruhunun moksha (kurtuluş) haline erişmesi hedeflenir.
ile bağlantılıdır ve
kurtuluşa gitmenin yolu olarak kabul edilir. Jainizmde, karma ile bir kişinin gelecekteki hayatını şekillendirebileceği düşünülür. Jain dininde, ruhun kurtuluşu olan moksha’ya ulaşmak için, insanların kendi karmasını kontrol etmeleri ve kusursuz davranışlar sergilemeleri gerekir. Jainizmde, insanlar ayrıca Ahimsa prensibine inanırlar, yani her canlı varlığa zarar vermekten kaçınmak gerekir. Bu nedenle, Jain toplumu yalnızca bitki beslenmesi yapar ve hayatı koruma konusunda son derece hassastır. Reenkarnasyon inancı ile birlikte Jainizmde, insanların bir sonraki hayattaki durumlarına etki eden karma eylemlerini kontrol etmelerinin bir yolunu bulmaya çalışırlar.
moksha
Moksha, Hinduizmde reenkarnasyonun ana amacıdır. Bu amaç doğrultusunda, ruhun sonsuz döngüsünden kurtulup özgürleşmesi hedeflenir. Hinduizmde moksha, doğru dharma (yaşamın doğru yolu) ve ruhsal olarak ilerlemeyle elde edilir. Bu nedenle, birçok Hindu, hayatlarında moksha’ya ulaşmak için iyi karmalar yapmaya ve dharma’yı takip etmeye çalışır.
Hinduizmde moksha’ya ulaşıldığında, reenkarnasyondan tamamen kurtulunur ve ruhun sonsuza kadar özgür kalır. Bu nedenle, moksha Hinduizmde en yüksek hedef olarak kabul edilir ve sadece birkaç kişi bu hedefe ulaşabilir.
(ruhun özgürleşmesi) da aynı şekilde bir amaçtır.
Jainizmde reenkarnasyon, karma ile bağlantılıdır ve moksha (ruhun özgürleşmesi) da aynı şekilde bir amaçtır. Jainizmde, bir kişinin kurtuluşu için, beş temel yolu takip etmesi gerekir. Bu yollar Ahimsa (zarar vermemek), Satya (doğruluk), Asteya (çalmamak), Brahmacharya (cinsel çekimleri kontrol etmek) ve Aparigraha (materyalizmden uzak durmak) olarak adlandırılır. Ayrıca, Jainistler günahlarından kurtulmak ve özgürleşmek için sert bir oruç ve gösterdikleri fedakarlıklarla tanınırlar.
Jainistler, reenkarnasyon döngüsünden kurtulmak için binlerce kez tekrarlanan yaşamlarında, karmayı temizlemek ve özellikle bir çeşit zarar vermemek için dikkatli olmak önemlidir. Bu nedenle Jainizm, dünya hayatını ve kendi hayat tarzlarını etkileyen çevreleri korumak ve korumak için çaba gösteren anlamlı bir duyarlılığı korur. Jainistlerin ruhun özgürleşmesi, iç huzur ve aydınlanma gibi amaçlar için çalışmaları gerekmektedir.
Reenkarnasyon ve Batı Kültürü
Antik Yunan, Mısır ve Fars mitolojilerinde de reenkarnasyon inancı bulunabilir. Örneğin, antik Yunan’da, Püthagoras ve Platon gibi filozoflar, ruhun ölümsüzlüğünü ve bedenden ayrıldıktan sonra yeni bir bedene geçebileceğini düşünüyorlardı. Aynı şekilde, Mısır mitolojisinde de ölülerin hayatlarının devam ettiği ve yeniden doğacaklarını düşünen bir inanç vardı.
Batı kültüründeki modern reenkarnasyon inancı, 19. yüzyılda Batılıların Doğu felsefesiyle tanışmasından sonra ortaya çıkmıştır. Theosophy öğreti sistemi, 19. yüzyılın sonlarında Batı’da yaygınlaştı ve bu öğreti sayesinde Batılılar reenkarnasyon fikrine daha fazla ilgi göstermeye başladı. Modern Batı toplumu, reenkarnasyonu doğru kabul etmese de, bu inanca ilgi duyan insanların sayısı hala oldukça fazladır.
Theosophy ve Reenkarnasyon
Theosophy, 19. yüzyılda ortaya çıkan bir öğreti sistemidir ve reenkarnasyonu Batı toplumlarına tanıtmıştır. Bu öğretiye göre, her insanın geçmiş yaşamları vardır ve her yaşamın bir amacı bulunmaktadır. Reenkarnasyona inanmak, bir kişinin kötü bir hayat yaşadığı için ceza olarak yeniden doğduğuna dair yaygın bir yanlış anlamı ortadan kaldırır.
Theosophy, insanların birçok farklı bedende birçok yaşam yaşayabileceğine inanır. Bu bedenler, farklı zamanlarda ve farklı yerlerde olabilir. Theosophy’ye göre, insanlar karma adı verilen bir yasaya göre hareket ederler. İyi eylemler, iyi sonuçlar yaratırken kötü eylemler, kötü sonuçlar ortaya çıkarır. Bu nedenle, her yaşamda insanlar geçmişteki eylemlerinin sonuçlarını yaşayabilirler.
Theosophy öğretisi, aynı zamanda ruhun sürekli olarak ilerlediğini ve her yaşamda daha ileriye gitmek için fırsatlar sunduğunu öne sürer. Bu fırsatlar, insanların daha iyi bir hayat yaşayabilmeleri için elde ettikleri deneyimler ve öğrenimler şeklinde kendini gösterir.